Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Güç ve sıcaklık

Fazla güç korku, fazla sıcaklık sevgi doğurur. Aşırı miktarda güç ve sıcaklık yansıttığınızda ise çok ilginç bir olay meydana gelir

Hayatta başımıza gelenler yüzde onluk dilimi oluştursa da bunlar hakkında ne hissettiğimiz ve onlara karşı ne tepki verdiğimiz ise yüzde doksanlık dilimi oluşturur. Dünyaya ne tür “sosyal sinyaller” göndereceğimize kendimiz karar veriyoruz. İnsanlar bizi sevsin diye sıcaklık mı göstereceğiz? Yoksa saygı göstersinler diye gücümüzü mü üfleyeceğiz? Ne zaman güç ne zaman sıcaklık hissediyoruz ve bunu gösteriyoruz? Her ikisini birlikte hissediyor veya hissettirebiliyor olmak mümkün müdür?

Bir partiye gittiğinizi düşünün. Kapıyı açan Ayşe sizi ürkek ama tatlı ve şirin bir gülümsemeyle sıcak bir şekilde karşıladı. Ev sahibi Ali kibirli bir şekilde size yaklaşıp elinizi acıtacak kadar güç gösterisi yapmaya çalıştı. Köşede oturan Melis’in parmaklarını ısırarak yansıttığı endişeli alışkanlık ve sürekli telle konuşması ise size garip geldi. İnsanların ortasında duran birçok misafirin ilgisini toplayan Bora sıcak ve samimi gülüşü dışında gerek anlattıkları gerekse kendine güvenli duruşu ile sizin de dikkatinizi çekti. Henüz hiç tanışmadığınız halde Bora size kendisini sevdirdi, tanımadığınız için temkinli yaklaşıp biraz da kıskançlık hissetmiş olabilirsiniz. Hissiyat olarak, Ayşe’ye karşı şefkat ve merhametle dolup, Ali’ye karşı korku duymuş, Melis’i de hor görmüş olabilirsiniz. Bora’ya karşıda ilk etapta hayranlık, tanımadığınız içinde kısmen kıskançlık hissettiniz büyük ihtimalle.

İnsanların yeni bir yüzle karşılaştıklarında saniyenin onda biri kadar bir sürede karşılarındaki kişinin sıcak olup olmadığına karar vermektedirler. Bu olay içgüdülerimiz ve fabrika ayarlarımızla yakından alakalıdır. İngilizlerin meşhur “İlk izlenim son izlenimdir” lafı gibi. İnsanlar yeni bir kişiyle karşılaştıklarında bu kimsenin niyetini öğrenmek isterler. Niyetlerine bakmamızdaki temel sebep ise, hayatta kalma içgüdüsüdür.

İster insanları, ister kurumları, ister nesneleri, istersek de soyut kavramları yargılayalım asıl yargıladığımız şey her zaman kişiliktir. Bütün kurumlar bütün birimler arasındaki ilişkiler bir süre sonra insanlar arasındaki ilişkilere indirgenirler. Kurumlar cansız tabelalardan ibarettir ve onları ete kemiğe insanlar büründürürler. Kişilikler her zaman iş başındadır. Ve her kişilik yargılayışımızda, temel sıcaklık ve güç analizleri iş başındadır.

500 sene önce kılıç savaşları, saray entrikaları ve ihanetleri, paha biçilmez hazineler ile dolu orta çağ Floransası’nda, hanedanların düşüşüne ve papaların yükselişine tanık olmuş, elinde muazzam bir güç tuttuğu pozisyonlarda görev almış Niccolo Machiavalli desteklemediği yeni gelen Prens’e zor yollardan edindiği dersleri ve tecrübeleri kağıda döküp sunmuş olsa da siyasi kariyerini kurtaramamakla birlikte yazdığı bu kitap en bilge stratejik kitaplardan biri olarak dünya tarihine geçmiştir. Machiavalli’nin en ünlü öğretisi; korku ve sevginin göreceli yararlarına ait düşüncelerdir. Sevilmek mi daha iyidir, yoksa korkulmak mı? Kişi her ikisini de arzu etmelidir fakat her ikisini de bir insanda toplamak güçtür. Bunlar insan ilişkilerine şekil veren temel kuvvetlerdir. Machiavalli sevgidense korkuyu, sıcaklıktansa gücü, işbirlikçi bir stratejiden ziyade rekabetçi bir stratejiyi seçmeyi tavsiye etmiştir. Machiavalli’nin fark ettiği gibi güçle yönetmek ve sıcaklıkla yönetmek hayattayken uygulayabileceğimiz apayrı stratejilerdir. Bu stratejilerin birinde uzman olan diğerini geliştirme gereği bile duymayabilirler.

Sıcaklık, “Domates Kuralı” dediğimiz bir kuralın altında işler. Tek bir soğuk gece, bir tarla dolusu domatesi mahvedebileceği gibi, karşınızdakinin düşüncelerini paylaşmadığınız ya da karşınızdakini umursamadığınızı apaçık şekilde gösterdiğiniz tek bir soğuk an bile, aranızdaki o sıcaklığı tekrar kurmanızı oldukça zorlaştırabilir. Güç ise bunun tersi şekilde işler. Gücünüzü sadece bir kez sergilemenizin güçlü bir kişilik çizmenizde büyük bir etkisi olacaktır.

O dönem Machiavalli’nin bilmediği modern tıbbın daha sonra ortaya koyduğu üzere testosteron yani gücün bağlı olduğu ana hormon, tam tersi şekilde sıcaklıkla bağlantılı olan oksitosinin salgılanmasını azaltan güçlü bir inhibitördür (engelleyici). Zira bu iki hormon kanımızda sürekli mücadele halinde olup, Machiavalli’nin tezini doğrulamaktadır.

Güç ve sıcaklığın arasında bir de “terazi etkisi” vardır. Biri artarken diğeri azalır. Toplantıda duyulmak için azıcık sesinizi yükseltmeniz sizi sinirli gösterebilir, üstünüze gösterdiğiniz hürmeti biraz fazla kaçırmanız ise sizi kralcı-yalaka-güçsüz biri olarak yansıtabilir.

Başkaları tarafından ciddiye alınmak (saygı) için güç, bu gücün soğuk görünmesini engellemek için de sıcaklık (sevilmek) gerekir. Karizmanın kaynağı insanların önünde yansıttığı gücün ve sıcaklığın olağanüstü derinliğinden gelir. Zor olan sadece güç yansıtabilmek değildir sıcaklığı kaybetmeden güç yansıtmaktır. Sıcaklık yansıtmanın yolu niyeti açığa vurmaktan geçer.

Liderlik ve güç birbirine sımsıkı bağlı iki kavramdır. Grubunuza gelebilecek zararlardan sizi korudukları için güçlü insanlara lider olarak bakılır. Etkili bir liderlik için güç şarttır.

Güç iki temel unsurdan meydana gelir.

1- Dünyayı etkileyebilecek yetenek/yetkinlik

2 – Gerekli adımları atmaya yarayacak girişimcilik/irade (cesaret, kararlılık, azim, motivasyon, duygusal dayanıklılık, değerler). Yetenekleri kullanmak için gerekli karakter gücüne irade denir. Engel ve dirençler karşısında ilerlemek için dışa vurulur. Gandi bunu dünyada en iyi açıklayan örnektir. Gücün kaynağı fiziki kapasite değildir. Yılmayan bir iradedir. İrade doğuştan gelen bir şey değildir, fakat çok küçükken gelişmeye başlar ve bazı çocuklarda diğerlerine oranla daha fazla bulunur. (Stanford Marshmallow Experiment diğer adıyla lokum testinde tabakta bulunan tek lokum ile çocukların bir odada 15 dakika yemeden dayanabilene iki tane lokum verecekleri söylenip yalnız bırakılarak iradelerinin sınandığı bu imtihanda iradeleri güçlü olup bekleyen çocukların ileride okul hayatlarında başarılı ve ergenlik dönemi sorunlarıyla daha iyi baş ettiği görüldü.)

Güç yansıtmayla insanların bize saygı duymasını hatta bizden korkmasını sağlayabiliriz fakat tek başına güç, bizi ancak belli bir yere kadar götürür. Saygıyı geçip hayranlığa ulaşmanız için insanlar tarafından sevilmeniz de gerekir. Sıcaklık yansıtıldığında sevgi duyarız. Sıcaklık ilk anne-baba tarafından kucaklanmak ve bedenlerin sıcaklığını hissetmek temel bağ kurma deneyimidir. Sıcaklık; empati, aşinalık (simetrik duygular, benzerin benzeri çekmesi… Araştırmalar annelerin fiziksel açıdan kendilerine en çok benzeyen kızlarını daha fazla kayırdığını gösteriyor) ve sevgiden (aşk veya cinsel çekicilik değil daha ziyade şefkatten/güçlendirici ve pozitif olmaktan) oluşur.

İyi bir liderlik için değil aynı zamanda anlamlı bir yaşam içinde sadece güç değil etrafınıza sıcaklık da yansıtmalısınız. Bize mentorluk için gelen yeni yönetici olmuş danışanlara genelde kendilerini kabul ettirmeleri için güç üflemeleri tembih edilir. Yani alet çantalarına sadece çekiç koyulur oysa iyi bir yöneticinin alet çantasında her türlü enstrüman olması gerekir. Herkes çivi değildir. Durumsal olarak pense, kerpeten, tornavida, İngiliz anahtarı da kullanmak gerekebilir. Güç tek başına baskı oluşturabilir ama önderlik edemez. Herkese koltuk gücüyle diz çöktürebilirsiniz ama dostane olduklarından hiçbir zaman emin olamazsınız ta ki koltuk gidip herkesin maskesini indireceği güne kadar. Güç zaten halihazırda verilen koltukta bulunmaktadır ancak onu sıcaklık ile dengeleyecek olan sizsinizdir.

Fazla güç korku, fazla sıcaklık sevgi doğurur.

Aşırı miktarda güç ve sıcaklık yansıttığınızda ise çok ilginç bir olay meydana gelir.

Birden diğer özelliği de yansıtmaya başlarsınız (Stockholm Sendromu gibi).

Aslında baktığınızda hayatta her şeyin güç ve sıcaklık üzerine döndüğünü görürsünüz.

Psikologların kişiliği açıklayan “büyük beşli modeli”nde yer alan güçlü özdenetim ve az nörotiklik özellikleri güç ile ilgilidir. Ahenk özelliği ise sıcaklıkla ilgilidir. Diğer iki özellik, dışa dönüklük ve yeniliğe açıklık ise hem güç hem de sıcaklık ile ilgili olup ikisini birden yansıtmaktadır.

Psikolog Martin Selingman’ın en temel altı adet ahlaki erdem üzerinde yaptığı araştırmada; cesaret, ölçülülük ve bilgelik erdemlerini güç ile açıklarken adalet, insanlık ve aşkınlık (herkesin birbiriyle bağlantılı olduğu hissi) erdemlerini ise sıcaklık ile ilgili olduğunu aktarmıştır.

Cesaret Kulübü kitaplarımı yazarken, kariyer koçluğu ve yöneticiler için mentorluk yaparken yazılarımda ve danışanlarımda kullandığım matematik hep güç ve sıcaklık dengesi üzerine yükselmiştir.

Güç ve sıcaklığı son olarak güzellik kavramı üzerinden de aktaralım. Güzellik ilk etapta sıcaklıkla bağlantılı olduğunu hissettirir. Güzel insanların etrafımızda bulunmalarını ve dünyamızı daha güzel bir hale getirmelerini isteriz. Bizi hoşnut ettikleri için güzel insanlara kapılırız. Aynı ortamda olmak isteriz. Güzelliğin hiç şüphesiz güce bakan bir yönü daha vardır. Güzellik insanları etkiler, harekete geçmelerini sağlar sahibinin iyi veya kötü amaçla kullanabileceği bir toplumsal kuvvet yayar. Güzellik, “Güç ve Sıcaklık Grafiği”nin sağ üst köşesinde yer alacaktır. Bu nedenle bire bir kaldığında sevgiden daha üstün olabilen güç, hem sıcaklık hem de güç barındıran güzellik karşısında hikâyenin sonunda eğilecektir.

Netice itibariyle; bir kimsenin görünen gücü ve sıcaklığı sabit değildir ve içinde bulunulan koşullara göre değerlendirilir. Asıl idrak etmemiz gereken; Dr. Martin Luther King’in de ifade ettiği gibi; “Tarihin en büyük sorunlarından bir tanesi, sevgi ve gücü genelde birbirine zıt iki kavram olarak görmesidir. Asıl sorun sevgiden yoksun gücün pervasız ve acımasız olduğu ve güçten yoksun sevginin ise hassas ve cansız olduğudur.”

Bu nedenle son söz olarak “kendimizi aklımızla başkalarını kalbimizle yönetelim” diyerek bitirelim.

Herkese iyi bayramlar dileyelim.

Leave a comment